27 Temmuz 2010 Salı

Üç Bireyli Çekirdek Aile


Doya doya iki senesini yaşayan iki bireyli çekirdek aileye, üçüncü senede üçüncü birey katılıyor :) Hatta üçüncü senemizi üçüncü birey ile taçlandırdık bile. Anne karnındayken 24. haftadan itibaren Amerika'da yasal olarak kendi hak ve özgürlüklerine sahip bir birey kabul edilen sevgili kızımız, Türkiye'de 26. haftadan itibaren bir birey olarak kabul edilmekteymiş. Şu an doya doya 26. haftamızı yaşadığımıza göre sanırım kızımızla birlikte bügünkü evlilik yıldönümüzü de kutlayabiliriz. Nice yıllara bize.
Eşim'e
Yaşamın her güzelliğinde ve her zorluğunda yanımda olduğun için, zor zamanlarımda sığınacak kapım ve ağlama duvarım olduğun için, mutlu zamanlarımda sevinç çığlığım olduğun için çok teşekkür ederim sevgili hayat arkadaşım. Seni tanıdığım beş sene boyunca hep mutlulluk verdin bana. Bebeğimizle birlikte daha nice mutlu, güzel, huzurlu yıllar geçirmek dileğiyle.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Güle Güle Efe!




Hamilelikte yaşanan, hamileliğin seyrini ve bebeği etkileyen en kötü durumlarıdan birisi sanırım kayıplar oluyor. Ne kadar bilinçli olmaya çalışıp, bebeğe zarar gelmesini istemediğiniz halde bazen kendinizi hayatın getirdiklerine ve "götürdüklerine" teslim etmek zorunda kalıyorsunuz. Son zamanlarda yaşadıklarımla sanırım beni en iyi hayvanseverler ve evcil hayvan besleyenler anlayabilir. Ya da benim gibi sevgi konusunda bencil olanlar ve yaşamın döngüsüne karşı gelmeye çalışıp sevdiğini bu döngüye teslim etmek istemeyenler anlayabilir. Hele bu evcil hayvanınız, 10 senedir sizinle yaşayıp, sizinle birlikte aynı şehirleri gezip, aylar boyunca konuşturacağım diye uğraşıp en sonunda konuşturduğunuz ve insan gibi yetişdirdiğiniz bir muhabbet kuşuysa acınız çok daha büyük oluyor. Muhabbet kuşlarının ortalama ömrü 9-11 yıl arasında olurmuş, Efe tam 10 yıl yaşadı bizimle. Ama Efe'nin son bir yılını ben hep diken üstünde yaşadım. Çünkü artık yaşlandığını biliyordum ve apansız çekip gitmesinden korkuyordum. Son bir hafta hastaydı kuşum, hatta ölmeden bir gün önce elime alıp hem okşadım hem ağladım Efe'yle. "Gideceğim artık vakit tamam" der gibi baktı bana.Ertesi sabah sonsuzluğa kanat çırptı kuşum, bebeğimle terk etti beni. 10 yıldır çocuğum gibi olmuştu, ama vaktinin geldiğini biliyordu ve yerini daha büyük bir sevgiyle bağlanacağım bir çocuğa bıraktı. Umarım bebeğim bu yaşadığım acıyı hisstememiştir. Thomas Verny ve John Kelly'ye ait "Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı" adlı okudum kitapta doğum öncesi psikoloji (prenatal psikoloji)'nin varlığından bahsediliyor. Buna göre yaşamın ilk dönemelerinde gerçekleşen olayların bizi gerçekten çok farklı etkilediğine işaret etmektedirler. Bir yetişkinin ve daha az da olsa bir çocuğun savunma ve tepkiler oluşturacak vakti olur ve bu insanlar tecrübelerin etkisini yumuşatabilir veya yönünü değiştirebilir. Ama doğmamaış bir çocuk bunları yapamaz. Onu etkileyen her ne ise bunu doğrudan yapar. İşte bu yüzden annenin duyguları çocuğun psikolojisinde bu kadar derin izler bırakır... Annenin morali bozuk olduğunda bu kimyasallar çocuğa anneden geçiyor,plesanta duvarını aştıkları anda çocuğun da morali bozuluyor...Efe'yi kaybetme korkusu yaşadığım zamanlarda sevdiğim bir arkadaşım benimle Mevlana'nın anlamlı bir yazısını paylaşmıştı. Yine çok doğru yazmış bilge insan. "Ölüm ve Doğum" işte hayatın kabullenmek zorunda kaldığımız iki gerçeği.
Güle güle Efe, hoşgeldin bebeğim!

...Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim........

MEVLANA